İlerici Kadınlar Derneği tarafından ‘’Eşit, Özgür, Laik Bir Ülke İçin Buluşuyoruz’’ çağrısıyla düzenlenen Dayanışma Etkinliği olumsuz hava koşullarına rağmen yüzlerce kişinin katılımı ile Göztepe Özgürlük Parkı Amfi Tiyatro’da gerçekleştirildi.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan İKD Genel Başkanı Umut Kuruç’un gericiliğe, sömürüye, emperyalizme karşı örgütlü mücadelenin önemine vurgu yaptı. Umut Kuruç konuşmasında şunları kaydetti;
‘’Karanlığa karşı aydınlık, gericiliğe karşı laiklik ve özgürlük, sömürüye karşı eşitlik için buluşan dostlar kardeşler, sevgili kadınlar hoş geldiniz
Büyük bir karanlık ve yoksullukla karşı karşıyayız.
Açlık sınırının altında asgari ücretle hayatta kalmaya çalışıyoruz. Evlerde tenceremizi kaynatamıyoruz. Çocuklarımız okullarda açlıktan bayılıyor.
Sigortalı çalışanların yarıdan fazlası asgari ücretli. Milyonlarca emekçi bunu bile almıyor.
Kadın emekçilerin ise yüzde 60’ı asgari ücretle , 4’te biri ise buna erişemeyen ücretlere mahkum ediliyor. İşsizlik, yoksulluk hızla artıyor.
Birileri zenginliklerini büyütürken bizler hızla yoksullaşıyoruz. Daha geçtiğimiz günlerde AKP’nin Hazine Bakanı büyük bir gururla ne dedi; ‘’Bu sistemde dar gelirliler hariç üretici firmalar kar ediyorlar. Çarklar dönüyor’’ dedi. Evet onların çarkları dönüyor. O çarklar döndükçe bizleri öğütüyor.
İşte bu çarklar dönsün diye laikliği cumhuriyetin bütün değerlerini kazanımlarını tasfiye ettiler.
İşte bu çarklar dönsün diye bizi gericilikle karanlıkla kuşatıyorlar. Sermayenin doymak bilmez hırsını, savaşların sorumlusu emperyalizmin planlarını tevekkülle karşılayacak bir toplum istiyorlar çünkü. O yüzden günde beş vakit bize bu dünyada yoksulluğu kabullenip sadaka ile şükretmemizi vaaz ediyorlar.
Yoksullaştırdıkça sosyal yardım adı altında sadakaya şükretmemizi istiyorlar. Sermayeye para babalarına köle, emperyalizme, kendi bekaaları için yürüttükleri işbirlikçi saldırganlığa parya, tarikat ve cemaatlere ümmet, kendi iktidarlarına tebaa olalım istiyorlar. Kabul ediyor muyuz?
Bütün bunlar olsun diye önce biz kadınları ve gelecek nesilleri hedef alıyorlar. Çünkü biliyorlar kadınları teslim almadan bir halkı teslim alamazlar.
1980’lerde her şey sermaye için olsun diye başlattılar projelerini. 1990’larda minareler süngü kubbeler miğfer camiler kışlamız müminler asker diyerek iktidara yürüdüler. 2000’lerde dindar ve kindar nesiller hedefiyle en az 3 çocuk diyerek çocuklarımızı gençlerimizi gericiliğin karanlığıyla kuşatmaya başladılar.
Biz kadınları kadın erkek eşitliği fıtrata ters diyerek patronlara yeni köleler doğurmamız için 3 çocuk dayatmasıyla kuluçka makinası haline getirmeye çalıştılar. Aile içerisinde hapsetmeye çalıştılar. En ucuz iş gücü olarak çalıştırmaya uğraşıyorlar. İkna edemediklerini şiddetle katlederek teslim almaya çalışıyorlar. Teslim olacak mıyız?
Çocuklarımızı tarikat ve cemaatlerin karanlığına teslim etmeye eğitim haklarını gasp etmeye çalışıyorlar. Çocuklarımızı gençlerimizi bu karanlığa teslim edecek miyiz?
O zaman örgütleneceğiz. Aktivist değil örgütlü güç olacağız. Çünkü karşımızdaki güç örgütlü. Bizi cinsiyetlere, kimliklere hapsetmelerine izin vermeyeceğiz. Çünkü biz bedenden, cinsiyetten ibaret değiliz. Bizler her şeyden önce yurttaşız. Gericiliğin cenderesinde tebaa değil yurttaş.
Yurttaş haklarıyla vardır. Ve bizler önce haklarımızı istiyoruz. Ama esas başka bir alem istiyoruz. İnsanca yaşamak istiyoruz. Güvenceli iş eşit işe eşit ücret istiyoruz.
Ortaçağ karanlığında değil aklın ve bilimin egemen olduğu aydınlık bir ülkede yaşamak istiyoruz.
Evet Yaşamak istiyoruz. Katledilmek değil, yaşamak istiyoruz. O yüzden İstanbul Sözleşmesini istiyoruz. Bunu için ise en başta laiklik istiyoruz. Ve tekrar ilan ediyoruz laiklikten vazgeçmiyoruz.
Evet yaşamak istiyoruz ama karın tokluğuna, dört duvar arasında patronlara köle, yobazlara ümmet olarak değil insana yakışır bir yaşam istiyoruz. Sadece ekmek değil gülleri de istiyoruz.
İKD’nin mücadelesi de budur. Eşit özgür laik ve bağımsız bir ülke mücadelesidir bizimki.
Bizimki sivrisineklerden, asalaklardan kurtulmak için bataklığı kurutma azmidir, iradesidir.
Bizimki ekmeğimize, aşımıza hayatımıza ve geleceğimize göz koyanları tarihin çöplüğüne gönderme kararlılığıdır.
Yani sevgili arkadaşlar bizim mücadelemiz toplumsal kurtuluş mücadelesidir. Tarihimiz bu mücadelelerin tarihidir.
1789’da Paris’te kutsal mülkiyet hakkına hayır diyen yoksul emekçi kadınların tarihidir.
1917’de, 8 Mart’ta ‘’ekmek ve barış’’ diyerek, insanlığın en ileri kazanımı olan Ekim Devrimi’nin ateşini yakan kadınların tarihidir.
1919’da, 1920’de bu topraklarda emperyalist işgale karşı savaşan Kara Fatmaların tarihidir. Behice Boranlar, Zehra Kosovalar, Türkan Saylanlardır.
1990’da büyük Zonguldak yürüyüşünde, ‘’Çankaya’nın şişmanı işçi düşmanı’’ diyerek en ön saflarda yer alan Zonguldaklı kadınlardır.
78 gün boyunca AKP iktidarını sallayan iradeyi ortaya koyan Tekel İşçisi kadınlardır.
Haziran Direnişinde Türkiye’nin dört bir yanında ayağa kalkan milyonlarca kadındır.
İKD hepinizi bataklığı kurutmaya ve bu tarihi yazmaya çağırıyor. ‘’
12.06.2022