İlerici Kadınlar Derneği üye ve dostları İstanbul Maltepe Nazım Kültürevi’nde 25 Kasım hazırlık toplantısını gerçekleştirerek aşağıdaki değerlendirmeleri yapmış, bu doğrultuda 23 Kasım Cumartesi günü saat 18.00’da Kadıköy Süreyya Operası önünde buluşarak kadın ve çocuk cinayetlerine karşı yürüyüş düzenleme kararı almıştır.
1- Son dönemlerde vahşet boyutu artan kadın cinayetleri, kadınlara yönelik artan şiddet ve çocuk cinayetleri toplumsal gericileşmenin ürünüdür.
AKP eliyle kurulan yeni rejim kadınların, çocukların, gençlerin ve bütün emekçilerin yaşamını tehdit etmektedir.
AKP eliyle kurulan yeni rejim katliam yasası ile birlikte hayvan dostlarımızın yok edilmesini öngörmektedir. AKP eliyle kurulan yeni rejim doğal kaynaklarımızın sermayeye peşkeş çekilmesini ve rant uğruna halkın yaşam alanlarının talan edilmesini dayatmaktadır.
Kısacası AKP eliyle kurulan yeni rejim çürümüştür ve bu çürümenin bedelini en fazla kadınlar ve çocuklar ödemektedir.
2- Kadınlara dayatılan gerici politikalar, laikliğin ayaklar altına alınarak tarikat ve cemaatlerin devletin her kurumuna ve her kademesine yerleşmesi, bu gerici örgütlenmelerin toplumsal ve sosyal yaşamın her alanına yansıyan kadını ikincil gören zihniyeti, yeni rejimin ideolojik işler başkanlığına dönüşen Diyanet’in fetvaları ve vaazları ve bütün bu politikalara eşlik eden sermayenin sömürü mekanizmaları kadın düşmanlığını her geçen gün daha fazla körüklemektedir. Şiddetin ve vahşice işlenen cinayetlerin artması bu toplumsal dönüşümden bağımsız değildir.
Buna karşın toplumun hafızasında sur cinayetleri olarak yer eden İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in katledilmesinin ardından yandaş kalemler ve İslamcı cenahtan yükselen şeriat çağrıları kadınlara nasıl bir yaşamın reva görüldüğünü açıkça ortaya koymuştur. Şeriat çığırtkanlığı yapanlar Taliban rejimine öykünmektedir.
3- Kadın ve çocuk cinayetlerinin önlenmesi konusunda birinci derecede sorumluluğu bulunan siyasi iktidar ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın tek meşguliyeti ise, doğum oranlarının arttırılması, boşanmaların önlenmesi ve ailenin korunması.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı toplumda infial yaratan kadın cinayetlerinin ardından her türlü sorumluluktan azade taziye mesajı yayınlamayı marifet saymaktadır. Bakanlığın strateji ve vizyon belgelerinde açıkça ortaya koyduğu hedef esnek çalışma modelleri ile kadınların hem bakım hizmetleri yükünü üstlenmesi hem de düşük ücretlerle ve güvencesiz, sermayenin ucuz işgücü ihtiyacını karşılamasıdır.
4- Kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin önemli düzenlemeler içeren İstanbul Sözleşmesi’ni yürürlükten kaldıran AKP iktidarı, önemli bir yasal düzenleme olarak öne sürdüğü 6284 sayılı kanunun uygulanması noktasında da hamaset yapmaktadır. 6284 sayılı kanunda ön görülen önleyici tedbirler ve kadınların koruma talepleri çoğu zaman görmezden geliniyor, şiddete uğrayan kadınların şikayetleri kar etmiyor, saldırganlar elini kolunu sallayarak dolaşabiliyor. Kadınlar öldürüldükten sonra dahi iyi hal ve haksız tahrik indirimleri ile katili adeta aklayan kimi yargı kararları ise kadınların hangi sınırlara hapsedilmek istendiğinin açık birer göstergesidir.
5- Kadın düşmanı gerici politikalarla şekillenen AKP’nin yeni rejiminin, şimdide yeni Anayasa ile kurumsallaşması hedeflenmektedir. Cumhuriyetin bütün kazanımlarının tek tek ortadan kaldırıldığı, sermayenin sömürü mekanizmalarının önünde ki bütün engellerin kaldırıldığı, tam boy piyasacı olan bu rejimin en önemli karakteristik özelliği ise gericiliktir. Laikliğin adım adım tasfiye edildiği, eğitimde ÇEDES ile başlayan ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile devam eden, tarikat ve cemaatlerin iktidar ortağı haline geldiği, okul öncesi eğitimin neredeyse Diyanet’e teslim edildiği, Medeni Kanun’un tartışmaya açıldığı, Anayasa hazırlık çalışmaları kapsamında Aile Çalıştaylarının yapıldığı bir tabloda laikliğin Anayasa’dan da çıkarılmasının hedeflendiği açıktır. Laiklik eşit yurttaşlık temelinde kadınların özgürce yaşayabilmesinin en temel koşulu olarak kırmızı çizgimizdir. Laikliğin hedef haline getirildiği bir düzlemde şer-i hukuka alan açılacağı, gericiliğin kadınların yaşamını karartacağı ise bizler açısından açıktır.

Bu değerlendirmeler ışığında bugün kadınlara yönelen şiddetin, kadın ve çocuk cinayetlerinin, içinde yaşadığımız gerici düzenden bağımsız olmadığını bir kez daha yineliyoruz. Sorun gericiliktir, sorun sömürü düzenidir, sorun kadınlara, çocuklara, emekçilere yaşam hakkı tanımayan bu düzendir. Kadın ve çocuk cinayetlerine karşı, başta kadınlar olmak üzere, bu düzen değişecek diyen, kadın erkek bütün emekçileri, gençleri ve İstanbul halkını 23 Kasım Cumartesi günün gerçekleştireceğimiz yürüyüşümüze güç vermeye çağırıyoruz.
Karanlıkları birlikte aydınlatacağız, eşit özgür, laik, bağımsız yeni bir cumhuriyeti hep birlikte kuracağız.
İLERİCİ KADINLAR DERNEĞİ (İKD)
10.11.2024