Kadına yönelik şiddet, gerici baskı ve cinsiyet ayrımcılığını körükleyen politikalara her gün bir yenisi eklenirken, sermaye sınıfı göstermelik farkındalık günleri icat etmeye devam ediyor. 2012 yılında kız çocuklarının maruz kaldığı ayrımcılığa dikkat çekmek amacıyla Türkiye, Peru ve Kanada’nın önerisiyle Birleşmiş Milletler 11 Ekim’i Dünya Kız Çocukları Günü ilan etti. Sermaye grupları bu gün vesilesi ile her yıl ‘’güçlü kız çocuğu’’ imajı ya da ‘’kız çocuklarının desteklenmesi’’ gibi söylemlerle boy göstermektedir. Oysa milyonlarca kız çocuğu kapitalizmin eşitsiz koşulları altında her türlü istismar ve sömürünün muhatabı olmaktadır.

Günümüz Türkiye’sinde kız çocukları deyince aklımıza her geçen yıl düşen ilköğretime katılım oranları geliyor. Zira Türkiye istatistik kurumu (TÜİK) verilerine göre ilköğretime katılım ülkemizde %95,81, ortaokul ve lisede oranlar daha da düşüyor. TÜİK verilerine göre 2021’de 720.000 kız çocuğu okuldan ayrıldı, ilkokullarda yaklaşık 39.000 orta okullarda yaklaşık 83.000 liselerde de yaklaşık 600.000 kız çocuğu yüz yüze eğitimden uzaklaşmıştır. Çocukların okulu bırakma nedenleri bilinmiyor. Çocuk işçi olarak çalıştırılma, çocuk yaşta evlilikler veya açık öğretimde okula devam etme en sık karşımıza çıkan sebeplerdir. Ailesi tarafından okula gönderilmeyen ya da farklı nedenlerle örgün eğitimin dışında kalan çocuklar için uygulanması gereken tedbirlerde büyük zafiyet yaşandığı biliniyor. Eğitimin dışında kalan dezavantajlı konumdaki öğrencilerin sahipsiz bırakıldığı, eğitim ve danışmanlık kararı çıkarılan çocukların takibinin yapılmadığı biliniyor.
Öte yandan ülkemizde çocuk yaşta evlilik yasak olmasına rağmen, çocuk evliliklerinin önlenmesi bir yana Diyanet’in 9 yaşında çocuk evlenebilir açıklaması, gericilerin çocuk yaşta evliliklerin ‘ahlaksızlığı’ azaltacağı yönündeki açıklamaları, çocuk evliliklerinin adeta ‘kültürümüz’ veya ‘değerlerimiz’ adı altında meşrulaştırıldığı bir tablo ile karşı karşıyayız.
Anayasa mahkemesinin 27 Mayıs 2015 yılında aldığı karar doğrultusunda resmi nikahtan önce dini nikah kıyılması önündeki yasal engel kaldırılmış, böylece çocuk yaşta evliliklerin dini nikah ile yapılmasının önü açılmış, bunun önündeki cezai yaptırımlar fiili olarak rafa kaldırılmıştır.
18 yaşından önce yasalar önünde reşit sayılmayan bireylere, evlilik ve çocuk bakımı konusunda kaldıramayacağı sorumluluklar yüklenmektedir. Ayrıca yapılan araştırmalar göstermektedir ki, çocuk yaşta evlilik ve aile içi şiddet olgusu birbiriyle doğru orantılı olarak artmaktadır. Kendi bedeni ve hayatı üzerinde sorumluluk almaya hazır olmayan bir çocuğun aile kurması ve çocuk bakması hem eğitim hayatından kopmasına hem de meslek sahibi olmasına engel olmaktadır.
Ekonomik özgürlüğünü elde edemeyen kadın ise, aile içi şiddete daha fazla maruz kalmaktadır. Bu zincirin kırılması ancak ve ancak çocuk yaşta evliliklerin önüne geçmekle mümkün olabilir. Ayrıca dini nikah ile evlilikler kadının miras ve mal paylaşımı veya nafaka gibi haklardan mahrum kalmasına neden olmakta, doğacak çocuklara da güvencesiz aile ortamı sağlamaktadır. Resmi veriler, 2020 yılında Türkiye’nin, 202 ülkenin yer aldığı 18 yaşından önce evlenen çocuk oranları listesinde %14,7 ile 87. sırada, 15 yaş ve öncesinde evlenen çocuk oranı sıralamasında ise %2 ile Avrupa’da çocuk evliliklerinde birinci sırada olduğunu gösteriyor. Bu veriler doğal olarak kayıt dışı evlilikleri içeremiyor. Ayrıca göçmenlerin yoğun yaşadığı illerde, çocuk yaşta zorla evliliklerin sayısının hiç de az olmadığı bilinmekte. Dolayısıylatablo verilerden daha da karanlık…
Kız çocuklarının yaşadığı zorluklar bununla sınırlı değil. Bugün kız, erkek fark etmeksizin çocukların içine sürüklendiği yoksulluk, kötü barınma koşulları, yetersiz beslenme, çocuk işçiliği ve artan istismar vakaları kapitalizmin geleceğimizi kararttığının açık göstergesidir. Öte yandan emperyalizmin yarattığı savaş ve yıkım ortamı göçe sebep olmakta, milyonlarca çocuk bu yıkımın altında kalmaktadır.

Ülkemizde kız çocuklarının maruz kaldığı ayrımcılık, patron örgütlerinin “farkındalık yaratma’’ ikiyüzlülüğü ile çözülemez.

Kapitalizmin kadınlara, çocuklara ve dahası insanlığa sunduğu aydınlık bir gelecek bulunmuyor. Her geçen gün derinleşen yoksulluk, sömürü ve emperyalizmin savaş politikaları altında en çok kadınlar ve çocuklar ezilmektedir.
Çocuklarımızın cinsiyet ayrımcılığına maruz kalmayacağı aydınlık bir gelecek için emperyalizmin savaş politikalarına, sömürüye ve gericiliğe karşı mücadeleyi yükselteceğiz.

İLERİCİ KADINLAR DERNEĞİ
11.10.2022