İstanbul Sözleşmesi’nin AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından bir gece kararnamesiyle feshine ilişkin açtığımız iptal davası 14 Haziran Salı günü Danıştay’da görüşüldü. Duruşma’da söz alan İKD Genel Başkanı Umut Kuruç verilen fesih kararının anayasaya aykırı olduğunu ifade ederek, bu kararın siyasi bir karar olduğunu söyledi.

Mahkeme heyetine seslenen Umut Kuruç ” Heyetiniz İstanbul Sözleşmesi’ne karar verirken anayasanın 2. ve 10. maddelerine de karar verecektir. Türkiye halkının ümmet mi, tebaa mı, yoksa yurttaş mı olduğunu da karar verecektir. Laikliğin aşındırılması, tasfiye edilmesine dair görüşünü de beyan etmiş olacaktır. Töre ve namus cinayetlerinin meşru olup olmadığına da karar verecektir. Tarikat ve cemaatlerin tahakkümü ve cumuhuriyet düşmanlığı mı ve ya laiklik temelinde bağımsız bir hukuk sistemi mi buna da karar verecektir. 6284 sayılı yasa, Medeni Kanun ve CEDAW ile ilgili de karar verecektir. Çocuklarımızın geleceğine de karar verecektir” ifadelerini kullandı.

Duruşmada söz alan İKD avukatlarından Fulya Durak konuşmasında ” Bu sözleşmeye taraf olmakla Devlet: kadınların ve erkeklerin her bağlamda eşit olduğunu kabul etmiş, eşitliği gerçekleştirmeyi, ayrımcılığı ortadan kaldırmayı, ve şiddeti önlemeyi yükümlenmiştir. Her çocuğun yaşama hakkını korumayı, onlara yönelen tüm saldırı ve istismarlara karşı koymayı taahhüt etmiştir. Üstelik bu kabulü yaparken ırk, dil, din, etnik köken ve benzeri hiçbir ayrım yapmayacağını söylemiştir. Ancak uygulamada bu amaçların çok gerisindeyiz. Buna rağmen ilerlemek ve daha kapsamlı düzenlemeler yapmak yerine var olan kazanımlardan çekiliyoruz. Türkiye’nin ihtiyacı olan, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek değil, bu ve benzeri düzenlemelerin sayısını arttırmaktır” ifadelerini kullandı.

İKD adına söz alan Avukatlar Sendikası Başkanı Selin Aksoy ise ” Bizim ülkemiz çocuğunu veya kadınını şiddetten, tacizden, istismardan koruyamıyor. Cumhurbaşkanının yasama yetkisine ilişkin bir konuda kararname çıkarma yetkisi yoktur. Bu kadar açık bir hukuksuzluk maalesef ki burada bulunan hiç kimsenin yabancısı olduğu bir durum değildir. Zira hukuksuzluğu kendisi artık bir norm haline gelmiştir.  Çünkü bugün toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenen bir hukuk düzeni değil, siyasi iktidarın ihtiyaçlarına göre şekillenen, ona hizmet eden bir hukuk düzeni içerisindeyiz.” şeklinde konuştu.

Duruşmada baroların avukatları ve kadın örgütlerinin temsilcilerinin konuşmalarının ardından Danıştay Savcısı, sunduğu mütalaada  bir kez daha fesih kararının hukuki olmadığını ve iptal edilmesi gerektiği vurguladı.

Danıştay 10. dairesi fesih kararına ilişkin yapılan iptal başvurularını bir sonraki duruşmada görüşmeye devam edecek.